17. CÜZ 3. HİZİP


22-) HAC SÛRESİ الحج Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ ۚ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ
1-) Ya eyyühenNasütteku Rabbeküm* inne zeletessaati şey`ün azıym;

1-) Ey insanlar! Rabbinizden (yaptıklarınızın sonucu olarak yaşatacaklarından) korunun! Muhakkak ki o Saat`in depremi çok büyük bir şeydir.

يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى النَّاسَ سُكَارَىٰ وَمَا هُمْ بِسُكَارَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ
2-) Yevme teravneha tezhelü küllü murdıatin amma erda`at ve teda`u küllü zâti hamlin hamleha ve teranNase sükâra ve ma hüm Bi sükâra ve lâkinne azâbAllâhi şediyd;

2-) Onu göreceğiniz süreçte, her emziren (besleyici) emzirdiklerini unutur, her hamile yükünü taşıdığını düşürür! İnsanları sarhoşlar olarak görürsün! (Oysa) onlar sarhoş değildirler. Fakat Allâh azabı şiddetlidir.
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَرِيدٍ
3-) Ve minenNasi men yücadilü fiyllahi Bi ğayri `ılmin ve yettebiu külle şeytanin meriyd;

3-) İnsanlardan kimi de Allâh (adıyla işaret edilen) hakkında ilim sahibi olmadan tartışır; her azgın şeytana (saptırıcı fikir sahibine) tâbi olur.
كُتِبَ عَلَيْهِ أَنَّهُ مَنْ تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُ يُضِلُّهُ وَيَهْدِيهِ إِلَىٰ عَذَابِ السَّعِيرِ
4-) Kütibe aleyhi ennehu men tevellahu feennehu yudılluhu ve yehdiyhi ila azâbis se`ıyr;

4-) Onun (şeytan – kendini yalnızca beden sanma vehmi) hakkında: “Kim onun peşine takılırsa; muhakkak ki o, kişiyi saptırır ve onu alevli ateşin azabına yönlendirir” diye yazılmıştır.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ مِنَ الْبَعْثِ فَإِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِنْ مُضْغَةٍ مُخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِنُبَيِّنَ لَكُمْ ۚ وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاءُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ۖ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفَّىٰ وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ إِلَىٰ أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِنْ بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا ۚ وَتَرَى الْأَرْضَ هَامِدَةً فَإِذَا أَنْزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنْبَتَتْ مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ
5-) Ya eyyühenNasu in küntüm fiy raybin minel ba`si feinna haleknaküm min turabin sümme min nutfetin sümme min alekatin sümme min mudğatin muhallekatin ve ğayri muhallekatin linübeyyine leküm* ve nukirru fiyl`erhami ma neşau ila ecelin müsemmen sümme nuhricüküm tıflen sümme liteblüğu eşüddeküm* ve minküm men yeteveffa ve minküm men yüreddü ila erzelil umüri likeyla ya`leme min ba`di ılmin şey`a* ve teral`Arda hamideten feizâ enzelna aleyhel maehtezzet ve rabet ve enbetet min külli zevcin behiyc;

5-) Ey insanlar… Eğer bâ`stan (yeni bir yapıyla yaşama devamdan) şüphe içinde iseniz; (düşünün ki önceden) sizi bir topraktan, sonra spermden, sonra bir genetik yapı, embriyodan, sonra yapısı belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık; açık seçik bildirelim! Dilediğimizi muayyen bir süre rahimlerde tutarız, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarırız, sonra kemâle erme çağınıza ulaşmanız için (gerekeni sağlarız)… Sizden kiminiz (erken yaşta) vefat ettirilir, kiminiz de bildiklerini unutmuş hâlde ömrün rezil çağına bırakılır… Arzı ölü olarak görürsün; ama biz onun üzerine o suyu inzâl ettiğimizde, harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten nebat bitirir (ölü arza hayat veren, sana da verir ölümün sonrasında)!
ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّهُ يُحْيِي الْمَوْتَىٰ وَأَنَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
6-) Zâlike Bi ennAllâhe “HU”velHakku ve enneHU yuhyil mevta ve enneHU alâ külli şey`in Kadiyr;

6-) Bu böyledir; çünkü Allâh, O Hak`tır (apaçık ortada olandır)! Muhakkak ki O, ölüleri de (hakikat ilmi ile) diriltir… Çünkü O, her şeye Kaadir`dir.
وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَنْ فِي الْقُبُورِ
7-) Ve ennessa`ate atiyetün lâ raybe fiyha ve ennAllâhe yeb`asü men fiyl kubur;
7-) O Saat (vefat) muhakkak gelecektir, onda hiç şüphe yoktur. Kesinlikle Allâh, kabirlerde (bedenleri içinde) olan nefsleri (bilinçleri) bâ`s edecektir (yeni bir beden oluşturarak yaşamlarına devam ettirecektir)!
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُنِيرٍ
8- ) Ve minenNasi men yücadilü fiyllahi Bi ğayri `ılmin ve lâ hüden ve lâ Kitâbin müniyr;

8- ) İnsanlardan kimi de Allâh (adıyla işaret edilen) hakkında ilim sahibi olmadan, gerçeğe kılavuzlayanı olmaksızın ve vahyi bilgiye (Esmâ hakikatinden şuura yansıyan bilgiye) dayanmaksızın mücadele eder.
ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ۖ لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ ۖ وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَذَابَ الْحَرِيقِ
9-) Sâniye ıtfihı liyudılle an sebiylillâhi* lehu fiyd dünya hızyün ve nüziykuhu yevmel kıyameti azâbel hariyk;
9-) Allâh yolundan saptırmak için, hakikate sırtını döner! Dünyada onun için rezillik vardır! Kıyamet sürecinde de ona korkunç yanmanın azabını tattırırız!
ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ
10-) Zâlike Bima kaddemet yedake ve ennAllâhe leyse Bi zallamin lil `abiyd;
10-) “Bu, senin ellerinle takdim ettiğinin sonucudur! Muhakkak ki Allâh kullara zulmedici değildir.”
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَىٰ حَرْفٍ ۖ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ ۖ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انْقَلَبَ عَلَىٰ وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ
11-) Ve minenNasi men ya`budullahe alâ harf* fein esabehu hayrunıtmeene Bih* ve in esabethü fitnetüninkalebe alâ vechih* hasireddünya vel`ahirete, zâlike hüvel husranul mubiyn;
11-) İnsanlardan kimi de vardır ki, Allâh`a tek taraflı (işine gelen şeyler yönünden) kulluğu kabul eder. Eğer ona bir hayır isâbet eder ise, onunla keyiflenir… Şayet ona bir belâ isâbet eder ise, yüzüstü döner (kulluğunu inkâr eder)… (Böylesinin) dünyası da gelecek yaşamı da yitirilmiştir. İşte bu apaçık hüsranın ta kendisidir!
يَدْعُو مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنْفَعُهُ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعِيدُ
12-) Yed`û min dûnillâhi ma lâ yedurruhu ve ma lâ yenfeuhu, zâlike hüveddalalül be`ıyd;
12-) Allâh dûnundaki ne yararı ne de zararı olmayan şeylere yönelir… İşte bu tam bir (hakikatten) sapmadır!
يَدْعُو لَمَنْ ضَرُّهُ أَقْرَبُ مِنْ نَفْعِهِ ۚ لَبِئْسَ الْمَوْلَىٰ وَلَبِئْسَ الْعَشِيرُ
13-) Yed`û lemen darruhu akrebü min nef`ıh* lebi`selmevla ve lebi`sel `aşiyr;
13-) (O), zararı yararından fazla olana yönelir… O (taptığı) ne kötü bir mevlâ ve ne kötü arkadaştır!
إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۚ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ
14-) İnnAllâhe yudhılülleziyne amenû ve amilus salihati cennatin tecriy min tahtihel enhar* innAllâhe yef`alu ma yüriyd;
14-) Şüphesiz ki Allâh, iman edip imanın gereğini uygulayanları, altlarından nehirler akan cennetlere dâhil eder… Kesinlikle Allâh irade ettiğini yapar (ilminden açığa çıkmasını irade ettiğini kudretiyle oluşturur; İlim – İrade – Kudret).
مَنْ كَانَ يَظُنُّ أَنْ لَنْ يَنْصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ لْيَقْطَعْ فَلْيَنْظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ
15-) Men kâne yezunnü en len yensurehullâhu fiyd dünya vel ahireti felyemdüd Bi sebebin iles Semai sümmelyakta` felyenzur hel yüzhibenne keydühu ma yağıyz;
15-) Kim Allâh`ın (hakikatindeki Esmâ kuvvelerinin) kendisine dünyada ve gelecek yaşamında yardımcı olmayacağını zannediyorsa, bir sebep ile (tefekkürle) semâya (bilincine) yönelsin, sonra (bedensiz sırf bilinç olarak beden bağını) kessin de bir baksın; (kendini yalnızca beden zannetmesiyle düştüğü) tuzağı, öfkelendiği şeyi (Rabbinin kulu olması gerçeğini) ortadan kaldırıyor mu?
وَكَذَٰلِكَ أَنْزَلْنَاهُ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَأَنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يُرِيدُ
16-) Ve kezâlike enzelnahu âyâtin beyyinatin ve ennAllâhe yehdiy men yüriyd;
16-) İşte böylece O`nu apaçık delillerle inzâl ettik… Muhakkak ki Allâh kimi dilerse onu hakikate yönlendirir, hidâyet eder.
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالصَّابِئِينَ وَالنَّصَارَىٰ وَالْمَجُوسَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا إِنَّ اللَّهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
17-) İnnelleziyne amenû velleziyne Hadu vesSabiiyne venNesara vel Mecuse velleziyne eşrekû* innAllâhe yefsılu beynehüm yevmel kıyameti, innAllâhe alâ külli şey`in Şehiyd;
17-) Muhakkak ki iman edenler, Yahudiler, Sabiiler (Allâh`a inanmayıp yıldızları tanrı kabul edip onlara tapınanlar), Hristiyanlar, Mecusiler (ateşe tapanlar) ve şirk koşanlara gelince; muhakkak ki Allâh, kıyamet sürecinde onların arasını (hak ettiklerine göre) ayıracaktır… Muhakkak ki Allâh her şeye şahittir.
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَسْجُدُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ ۖ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ ۗ وَمَنْ يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍ ۚ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ ۩
18-) Elem tera ennAllâhe yescüdü leHU men fiys Semavati ve men fiyl Ardı veşŞemsü vel Kameru venNücumü velCibalü veşŞeceru vedDevâbbü ve kesiyrun minenNas* ve kesiyrun hakka aleyhil azâb* ve men yühinillâhu fema lehu min mükrim* innAllâhe yef`alu ma yeşa`;
18-) Görmedin mi ki Allâh (O`dur ki), semâlarda kim varsa ve arzda kim varsa; Güneş, Ay, Yıldızlar, Dağlar, Ağaçlar, Dabbeler (yürür canlılar) ve insanlardan birçoğu O`na secde etmede! Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur… Allâh kimi hor-hakir kılarsa, artık onu yüceltecek yoktur… Muhakkak ki Allâh dilediğini yapar. (18. âyet secde âyetidir.)

هَٰذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا فِي رَبِّهِمْ ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُءُوسِهِمُ الْحَمِيمُ
19-) Hazâni hasmanihtesamü fiy Rabbihim* felleziyne keferu kuttıat lehüm siyabün min nar* yusabbü min fevkı ruûsihimülhamiym;
19-) Şu iki hasım, Rableri hakkında davalaştılar… Hakikat bilgisini inkâr edenlere gelince, onlar için ateşten elbiseler kesilip biçilmiştir… Kafalarına kaynar su dökülür.
يُصْهَرُ بِهِ مَا فِي بُطُونِهِمْ وَالْجُلُودُ
20-) Yusheru Bihi ma fiy bütunihim vel cülud;

20-) O kaynar suyla, içlerindekiler ve dışları eritilir.
وَلَهُمْ مَقَامِعُ مِنْ حَدِيدٍ
21-) Ve lehüm mekami`u min hadiyd;
21-) Onlar için demirden kamçılar vardır.
كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا فِيهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ
22-) Küllema eradu en yahrucu minha min ğammin u`ıydu fiyha ve zûku azâbel hariyk;
22-) (Hakikati fark etmeleri sonucu içinde bulundukları telâfisi olmayan şartlardan) her çıkmak dilediklerinde, oraya iade olunurlar… “Yanmanın azabını tadın!” (denilir).
إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا ۖ وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ
23-) İnnAllâhe yudhılülleziyne amenû ve amilussalihati cennatin tecriy min tahtihel`enharu yuhallevne fiyha min esavire min zehebin ve lü`lüa* ve libasühüm fiyha hariyr;
23-) Muhakkak ki Allâh iman edip imanın gereğini uygulayanları, altlarından nehirler akan cennetlere dâhil eder… Orada, altından bilezikler ve inci ile süslenirler… Orada onların elbiseleri, ipektir.
وَهُدُوا إِلَى الطَّيِّبِ مِنَ الْقَوْلِ وَهُدُوا إِلَىٰ صِرَاطِ الْحَمِيدِ
24-) Ve hüdû ilet tayyibi minel kavl* ve hüdû ila sıratıl hamiyd;
24-) Ve onlar hem düşüncenin sağlıklı olanına yönlendirilmişlerdir; hem de Hamiyd`in (verilenleri değerlendirmenin) yoluna hidâyet olunmuşlardır.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذِي جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَاءً الْعَاكِفُ فِيهِ وَالْبَادِ ۚ وَمَنْ يُرِدْ فِيهِ بِإِلْحَادٍ بِظُلْمٍ نُذِقْهُ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
25-) İnnelleziyne keferu ve yesuddune `an sebiylillâhi vel Mescidil Haramilleziy ce`alnahu linNasi sevaenil akifü fiyhi vel bad* ve men yürid fiyhi Bi ilhadin Bi zulmin nüzıkhu min azâbin eliym;
25-) Muhakkak ki hakikat bilgisini inkâr edenler; hem yerleşik olan hem de dışarıdan gelen insanlar için eşit kılınan Mescid-i Haram`dan ve Allâh yolundan alıkoyanlardır… Kim orada hakikatin gereğine ters düşerek ve zulmederek yanlış yaparsa, ona elim azaptan tattırırız.
وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَنْ لَا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
26-) Ve iz bevve`na li İbrahiyme mekânel Beyti en lâ tüşrik Biy şey`en ve tahhir BeytiYE littaifiyne vel kaimiyne verrukke`ıs sücud;
26-) Hani biz İbrahim`e Beyt`in mekânını hazırlamıştık da: “Bana bir şeyi ortak koşma! Beytimi, tavaf edenler, (benlikleriyle) ayakta yönelenler ve secde (benliksiz) ile rükû edenler (boyun eğenler) için arındır!”
وَأَذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَىٰ كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِنْ كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ
27-) Ve ezzin fiynNasi Bil Hacci ye`tuke Ricalen ve alâ külli damirin ye`tiyne min külli feccin `amiyk;
27-) “İnsanlara haccı yaşamalarını ilan et (Beytullah`a davet et) ki yakın veya derin – uzak yollardan gelen her tür binek aracıyla sana gelsinler.”
لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَعْلُومَاتٍ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ ۖ فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ
28-) Liyeşhedu menafia lehüm ve yezkürusmellahi fiy eyyamin ma`lumatin alâ ma razekahüm min behiymetil en`am* fekülu minha ve et`ımül baisel fekıyr;
28-) “Tâ ki kendileri yararına şahit olsunlar… Kendilerini rızıklandırdığımız kurbanlıkları kurban ederek, bilinen günlerde Allâh`ın ismini zikretsinler… Artık onlardan yiyin ve fakir, muhtaç olanlara da yedirin.”
ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ
29-) Sümmelyakdu tefesehüm velyufu nüzûrehüm velyettavvefu Bil Beytil `Atıyk;
29-) “Sonra (nefslerinin) kirlerine son versinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik`lerini (şerefli – özgür ev`i) çok tavaf etsinler.”
ذَٰلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ عِنْدَ رَبِّهِ ۗ وَأُحِلَّتْ لَكُمُ الْأَنْعَامُ إِلَّا مَا يُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ ۖ فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ
30-) Zâlike, ve men yuazzım hurumatillahi fe huve hayrun lehu `ınde Rabbih* ve uhıllet lekümül en`amu illâ ma yütla aleyküm fectenibürricse minel` evsâni vectenibu kavlez zur;
30-) İşte böyle… Kim Allâh`ın saygı gösterilmesi gerekenlerine saygı duyup gereğini uygularsa, bu yaptığı, onun için Rabbinin indînde daha hayırlıdır… Size bildirilenler hariç, en`am (deve, sığır, koyun cinsi) helal kılındı… O hâlde putların pisliğinden ve uydurma fikirlerden kaçının.
حُنَفَاءَ لِلَّهِ غَيْرَ مُشْرِكِينَ بِهِ ۚ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَاءِ فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ أَوْ تَهْوِي بِهِ الرِّيحُ فِي مَكَانٍ سَحِيقٍ
31-) Hunefae Lillâhi ğayre müşrikiyne Bih* ve men yüşrik Billâhi fekeennema harre mines Semai fetahtafühüttayru ev tehviy Bihir riyhu fiy mekânin sehıyk;
31-) Gayrını ona şirk koşmaksızın, Allâh için hanîfler (dûnunda bir tanrı düşünmeyenler) olun! Kim Esmâ`sıyla hakikati olan Allâh`a ortak koşarsa, o sanki semâdan düşmüş de kendisini kuş kapıyor yahut rüzgâr onu uzak bir mekâna atıp sürüklüyor gibidir.
ذَٰلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَائِرَ اللَّهِ فَإِنَّهَا مِنْ تَقْوَى الْقُلُوبِ
32-) Zâlike ve men yuazzım şeairAllâhi feinneha min takvel kulub;
32-) İşte böyle… Kim Allâh`ın kurallarına saygı duyup uyarsa, muhakkak ki o, şuurun korunmak istemesi sonucudur.
لَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ مَحِلُّهَا إِلَى الْبَيْتِ الْعَتِيقِ
33-) Leküm fiyha menafiu ila ecelin müsemmen sümme mahıllüha ilel Beytil `Atıyk;
33-) Onlarda sizin için belli bir ömür süresince faydalar vardır… Sonra onların varacakları yer Beyt-i Atik`tir (en eski şerefli hür ev – Beytullâh – kalp).
وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ ۗ فَإِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا ۗ وَبَشِّرِ الْمُخْبِتِينَ
34-) Ve likülli ümmetin ce`alna menseken liyezkürusmAllâhi alâ ma razekahüm min behiymetil en`am* fe ilâhuküm ilâhun vahıdün feleHU eslimu* ve beşşiril muhbitiyn;
34-) Allâh ismini anmaları için, kurbanlıklarla rızıklandırdığımız her ümmete bir mensek (ibadet yeri – Rahmânî hakikatin gereği) kıldık… Sizin ilâh olarak düşündüğünüz, Ulûhiyet sahibi TEK`tir! Bu durumda O`na teslimiyetinizin farkında olun! Teslimiyet ve itaati fark etmeye müsait olanları müjdele!
الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَىٰ مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلَاةِ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ
35-) Elleziyne izâ zükirAllâhu vecilet kulubühüm ves sabiriyne alâ ma esabehüm vel mukıymis Salâti ve mimma razaknahüm yünfikun;
35-) Onlar ki, “Allâh” anıldığında o anlam şuurlarında haşyet oluşturur… Kendilerine isâbet edenlere sabredenler ve salâtı ikame edenlerdir… Kendilerini beslediğimiz yaşam gıdalarından, başkalarına da bağışlarlar.
وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُمْ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ لَكُمْ فِيهَا خَيْرٌ ۖ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا صَوَافَّ ۖ فَإِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّ ۚ كَذَٰلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
36-) Velbüdne ce`alnaha leküm min şeairillahi leküm fiyha hayr* fezkürusmAllâhi aleyha savâff* feizâ vecebet cünubüha fekülu minha ve et`ımül kania vel mu`terr* kezâlike sahharnaha leküm lealleküm teşkürun;
36-) Develeri de sizin için Allâh`ın kurallarından kıldık; sizin için onlarda hayır vardır… Ön ayaklarından biri bağlı olarak ayakta iken, Allâh`ın ismini zikredin (hatırlayın)… Yere yıkıldıklarında da, onlardan yiyin ve orada bulunanlara da, isteyen kimseye de yedirin… İşte böylece onları size boyun eğdirdik ki şükredesiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir